Peygamberimiz
Medine’ye hicret edince her ay 3 gün oruç tutar ve Müslümanlara da emrederdi.
Hatta bu orucun, 1 yıl oruç tutmaya bedel olduğunu söylerlerdi. Medine’ye
geldiğinde aşûre günü Yahudilerin oruç tuttuklarını görünce mahiyetini sordu.
Onlar da “bu gün hayırlı bir gündür. Allah İsrailoğullarını düşmanlarından
kurtardığı gün bugündür. Mûsa o gün oruç tutmuştur.” Dediler. Bunun üzerine
Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz “ Ben, Mûsa’ya sizden daha yakınım ve layığım”
dedi. Ve Aşure günü orucunu tuttu. Ashabına da onu tutmalarını emretti.
Ramazan
orucu Medine’de Müslümanlara farz kılınınca Peygamberimiz (S.A.V.) “aşure günü
orucunu tutmak isteyen tutsun, bırakmak isteyen de bıraksın” dedi.
Rivayete
göre, Peygamberimiz (S.A.V.), Müslümanlara Ramazan Orucu kılınmazdan önce Aşure
Günü Orucunu, Muharrem ayının 10.günü tutmalarını emretmiş ayrıca “eğer ben
gelecek yıl sağ olursam, 9.günü de oruçlu geçireceğim” demişti. Muharrem ayının
9.ve 10. Günlerinde oruç tutup Yahudilere muhâlefet ediniz!” demişti. Ramazan
orucu, kıblenin Kâbe tarafına çevrilişinden 1 ay kadar sonra, hicretin
18.ayının başlarında, Şaban ayında farz kılınmıştır.
Oruç;
İslamiyet’ten önce gelip geçmiş kavimlerce bilinen bir ibâdet târzıdır. Allahü
Teâlâ’nın bu husus da inzâl buyurmuş olduğu âyet-i kerime şöyledir:
“ Ey iman
edenler! Sizden önceki ümmet’lere farz kılındığı gibi, size de, nefsinize hâkim
olup takvaya eresiniz diye oruç farz kılındı. O, sayılı günlerdir. İçinizden
her kim, o günlerde hasta yahut seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca,
başka günlere kaza eder. Oruç tutmaya gücü yetmeyenlerin de bir yoksulun
doyacağı kadar fidye vermesi gerekir. Kim, hayrına fidyesini artırırsa bu, onun
için daha hayırlıdır. Bununla beraber, oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır.
Ramazan ayı, o, öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, açık âyetleri
kendisinde toplayan, hak ile bâtılı ayırd eden Kuran-ı Kerim onda
indirilmiştir. İmdi sizden her kim, o aya erişirse, onu, oruçlu geçirsin. Kim
de hasta olur yahut bir sefer üzerinde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca,
başka günlerde kazâ etsin. Allah, size kolaylık diler, güçlük dilemez. Bu da, o
sayıyı ikmal ve size olan hidâyetine karşı Allah’ı tekbir etmeniz içindir.
Umulur ki;
şükredersiniz.
Fecrin,
siyah ipliğinden beyaz ipliğini seçinceye kadar yiyiniz içiniz. Sonra, ertesi
geceye kadar orucu tam tutunuz. Ramazan orucu İslam dininin 5 temelinden
birisidir. İbn-i Ömer, Peygamberimiz (S.A.V.) bu husus da şöyle buyurduğunu
bildirir: İslam 5 şey üzerine kurulmuştur.
1. Allahtan başka bir ilah olmadığına ve
Muhammed’in (S.A.V.) Allahın resûlü olduğuna şahadet getirmek,
2. Namaz kılmak,
3. Zekât vermek,
4. Hacc
5. Ramazan orucunu tutmak.
Ramazan orucu kamerî aya göre tutulur. Bu da bazen 30, bazen
29 gün olur. Her yıl Ramazan hilâli görülünce tutulmaya başlanıp, Şevval
hilâlinin görülmesiyle sona erer. Hilalin görülmesi mümkün olmazsa oruçların
sayısı 30’a doldurulur. Oruç, tan yeri ağarmağa başladığı zamandan güneş
batıncaya kadar olan müddet içinde yemek, içmek gibi şeylerden ibadet niyetiyle
nefsi alıkoymaktır. Bir hadis-î kutsîde: “Oruç, benim için tutulan bir
ibadettir. Kulum, benim hoşnutluğum için yemesini, içmesini terk eylerse, onun
karşılığını da ben veririm.” buyrulmuştur.
Abdurrahim Zapsu, Büyük İslam
Tarihi, 3.basım, 1978 İstanbul
(Birinci (İstanbul 1955) ve ikinci
(İstanbul 1957) cildleri daha önce basılmış bulunan bu eser, merhum müellifin
vasiyeti üzerine hiç neşredilmemiş bulunan üçüncü cildle birlikte tamamı bir
arada tekrar basılmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder