El hâsıl: İçtimâî hak ve vazifelerimizi tamâmen saymak için yüzlerce sahife yazı
yazmak lâzımdır. Ancak şu cihete
pek çok dikkat etmek lazımdır: başka
insanlara karşı vazifemizi yapmayarak üzerimize onların haklarını
geçirmemeliyiz. Çünkü kul hakkı çok zordur.
Allahu Teâlâ’ya karşı borçlu
kalacak olursak onun rahmeti boldur, kuvvetle umarız ki haklarından vazgeçer,
bizi affeder, bize merhamet eder. Fakat üzerimizde kul hakkı olursa ondan
kurtulmak çok zordur.
Peygamber efendimiz (S.A.V.) bir gün sahâbe‘rine; “Müflis
kimdir?” diye sormuş.
Onlar da; “elinde, avucunda malı ve parası kalmayandır”
diye cevap vermişler. Bunun üzerinde Peygamberimiz buyurdular ki “ bilemediniz,
asıl müflis şu adama derler ki
Dünya da iken yapmış olduğu bir çok ibâdetler ve
tâatların sevap ve hasenâtı ile kıyâmet gününde Allahın huzûruna gelir. Bu adam
dünyâ’da bir çok ibâdetler, hayırlar yapmış. Diğer taraftan da başkalarına
zulmetmiş, kimini dövmüş, kimini sövmüş, kiminin canına tecâvüz etmiş, kiminin malını almış, gönlünü kırmış, şuna
buna eliyle ve diliyle eziyet etmiş…
İşte bu hak sâhiplerinin hepsi o adamın
etrafına toplanacaklar, haklarını isteyecekler; ‘bana Dünyâ’da iken şöyle
yaptı, hakkımı al yarab’ diye davâcı olacaklardır. Allahu Teâlâ bunun hayrat ve
hasenâtından husûle gelen sevapları bunlara taksim edecek, fakat yine borcu
kapanmayacak, nihayet onların günahlarını bunun üzerine yükleyerek cehenneme
gönderecek. İşte asıl müflis böyle olan adamdır.’
Öyle ise biz de gözümüzü dört
açalım. Dünyâ’da iken hem Allaha olan vazifemizi hakkıyla yapalım, hem de
insanlara karşı borçlu olduğumuz vazifelerimizi yerine getirelim. Hiçbir ferdi
hiçbir sûretle incitmeyelim.
Şurası da muhakkak ki; Müslümanlık ferdî olmaktan
ziyâde içtimâî bir dindir. İnsan yalnız kendisini değil, başkalarını da
düşünecektir. Bunu düşünemeyenler vazifelerini tam yapmış sayılmazlar.
Ahmed Hamdi
Akseki, İslam Dini İtikat, İbâdet ve Ahlâk, 11.baskı, 1960
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder