HİKAYECİK
Yazan: Ruşen oğlu Naci Aydın, 25 Mayıs 1951
Çocukluğum sıralarında sık sık önünden
geçtiğim geniş, verimli bir meyve bahçesi ve bahçenin, konuşmasından büyük haz
duyduğum emektar bir bakıcısı vardı.
Bahçeye her uğrayışımda bu emektar bakıcı
bana geçmişin masallarını anlatır, bazen bahçenin o dolgun, leziz, kokulu meyvelerinden
tattırır beni memnun bir halde uğurlardı.
Zaruretler icabı uzun bir ayrılıktan sonra o
yere döndüğüm gün ilk uğradığım o meyve bahçesi oldu. Fakat gördüğüme bahçe o
bahçe, bildiğim bakıcı o bakıcı değil gibiydiler.
Meyve ağaçları yarı kurumuş, bazıları
yerlerinden sökülmüş, bakıcının beli bükük, eli alnında kederli bir halde
buldum. Elini öperek bu değişikliğin neden ileri geldiğini sordum.
Yaşlı adam;
- - Ağaçlarımın cinsi değişti. Eski ağaçlarımı nerede bulup
ta sana o eski meyvelerden tattırayım, dedi.
Ben merakla sordum.
- - Acaba bu hal nasıl oldu? Anlatsana bana!
- - Anlatayım oğul. Günün birinde ağam, bilmem; neye kanarak,
şu gördüğün ağaçların her birini yabancı diyardan gelme çeşit çeşit meyve
aşıları yaptırdı. Bu aşılardan ne çıkacağını günlerce merakla ve sabırsızlıkla
bekledik. Ağaçlar tomurcuklandı, çiçekler açtı. Ve nihayet meyveler olgunlaştı.
Evet olgunlaştı, ama nerede o canım eski tat, hangi meyveyi ısırsam bir acılık
duyar, içinde de kurtlar görürdüm. Yeni çıkan bütün dallar çarpuk çurpuk cılız
ve hastalıklı… Yıllardır çaresizlik içinde uğraşıp duruyoruz.
İhtiyarın gözlerinde
yaşlar belirerek mırıldandı:
- - Bakıyorum ağaç elma ağacı ama… Elma o elma değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder