Bu Blogda Ara

14 Nisan 2017 Cuma

Bu isyan niye?

Her gün bir isyan veya birkaç isyan! Biz millet olarak neyi kaybettik, nerede yanlış yaptık? Her sabah gazeteye baktığımda televizyon haberlerine baktığımda; isyan!

… İsyan!

Bir baba Dünya’ya gelmesine sebep olduğu 6 aylık çocuğu döve döve öldürür! Neye isyan, kime isyan?

Bir minübüs şöförü “ekmek teknesi” minübüsüne binen yolcu genç kızı taciz edip öldürür? Neye isyan, kime isyan?

Çocuklarının annesi olan boşandığı karısını öldürür. Niye isyan, kime isyan?
Terazi ve metre ile oynar, eksik mal satar. Niye isyan, kime isyan?
Hile hurda ile kalitesiz inşaat yapıp, bu millete satar. Niye isyan, Kime isyan?
Sokaklarda masum çocuklara gasp yaptırır,  niye isyan, kime isyan?
Milletin alnının teriyle kazandığına göz koyar, niye isyan, kime isyan?
İnsanlara iftira eder, niye isyan, kime isyan?
Yalan konuşur, insanların arasını açar, niye isyan, kime isyan?

Geçmişini kötüler, niye isyan?

Evet, niye isyan, kime isyan?

3 Nisan 2017 Pazartesi

SEFER-İ ÂHİRET Kitabından Seçmeler


Hasta olanlar hakkında meşkûr vacibatın edası müekkeddir. Hastalık zamanında daimi yatak çarrşaf ve çamaşırları temiz tutmak ve değiştirmek dahi matlûbdur. Zira tahâret-i zâhiriyenin tahâret-i bâtınaya tesiri azîmi vardır. Bu zamanı sekeratta tahâret-i bâtınaya lüzum olan zamanların en ehemmididir.

Hastalıkta mesail-i itikadiyenin bahsi dahi matlubdur. Hazır bulunan kimseler ondan bahsetmek, kimse olmazsa kendisinin meşguliyeti mesail-i ilahiye olmak ziyade makbuldür. Cenab-ı Hakkın vüs’at-i rahmetine ait hikayat ve vakıatı iksar etmek ve ma’siyetlerini rahmete karşı hiç  olduğunu der-hatır etmek, af ve merhametinden ziyade ümitvar olmak müekkeden lazımdır.

Bu zamanlarda daim bahs ve tasavvur bu gibi mebahis olmak sünnettir.

Namazlarını geçirmesine her vakitten ziyade itina etmek, kalbini muhabbetullah ile doldurmak, lisanını dahi kelime-i tevhid ile gûyâ etmek, vesayayı diniyeye ziyade itina etmek levazımdandır.

Bu esnada muhabbet-i ehlibeyt-i Nebevî sallallahu aleyhi vesellem ile ittisaf pek ziyade lazımdır; zira bu muhabbet hüsn-ü hatimeye pek ziyade hizmet eder.

Maraz-i mevtinde İhlas-ı Şerif okumasını vird etmek münasibdir. Yatağının karşısında “lâ ilâhe illallah” yazılı levha bulundurmak ünsidîr.

Sık sık oda, karyola, yatak yerini tebdil etmek, ferahlanmaya bahis olur. Kâbil olduğu kadar, kıbleye müteveccih yataklar serilmesi lâik olur. Kadir olursa hasta abdestli olsa münasip olur. Hastanın ziyaretine gelenler çok oturup da usandırmak münasip olmaz. Sevdiği insanlar  olsa da tez kalkmaları iyidir. Hastanın yanında hastalığını tezyid edecek meraklı sözler söylememeli, havadis ve hikayet ve mal ve servet ve hükümet bahislerini yapmamak münasip olur. Marazı mevtinde, helal yemek ve oldukça abdestli ve huzur ile yapılmış ve besmele ve silsile-i sagîr ile yemesi ve yedirmesi münasip olur.

Sure-i Yasin-i Şerif’in kıraatının bir çok  berakâtı vardır.
  •  ·         Karnı aç olan tok olur.
  • ·         Susus olan kanar.
  • ·         Âdi kisvesi olan kisvelenir.
  • ·         Hasta şifa bulur.
  • ·         Muhtezırın sekerâtı hafif  olur.
  • ·         Hâif, emin olur.
  • ·         Misafir iânet bulur.
  • ·         Bekarın evlenmesi kolay olur.
  • ·         Zâ’yi olan şey bulunur.
 ⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪


Tedavi sünnettir! Hadis-i sahih'te varid olmuştur.
Tedavi olunuz; çünkü Allah, ihtiyarlık hariç, devasını vermediği hastalık yaratmadı.


 ⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪


Kabirde... Server-i alem sallallahu teala aleyhi vesellem ve keza sair enbiya-i izam aleyhmü's selatü vesselamın kabirinde namaz kılınmaz. 

  • Kezalik, evliya kabirinde de haramdır. 
  • Cenazenin ekrab-ı ekaribi imamete evladır. 
  • Kabir, bir karıştan yüksek olmamalı. 
  • Kabirlerin üzerinde oturulmaz. Kabirlere basılmaz.
SEFER-İ AHİRET,Esseyyid Abdülhakim Arvasi Üçışık, (Büyük Doğu Yayınları, Ekim 2016)


⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪ ⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪  ⧪ ⧪ ⧪ ⧪

Hadis-i Şerif

SEYYİDÜ'L KAVMİ HADİMUHUM
KAVMİN [bir topluluğun] EFENDİSİ, ONLARA HİZMET EDENDİR.


RUTBET'ÜL İLMİ ALE'R RUTEB
Rutbelerin en yükseği ilim rutbesidir.                                                             

                                                                                   

Doğayla kucaklaşmak için can atan çocukları eve kapatmayın!

Doğa ile iç içe çocuk sokağa çıkıp arkadaşlarıyla bir-likte oynamaya can atarlar. Ancak güven içinde oynayacakları alanlar sınırlıdır.  Eğer siz özgünce oynayabilecekleri bir yer biliyorsanız bırakın kirletsinler,  toprağı elleyerek büyüsünler. Çılgınlar gibi eğlenmek için bir dağın tepesine tırmanmanıza gerek yok. Eğlenceyi size en yakın parkta bulabilirsiniz. Parkta oynanacak bir oyun düşünmenize gerek yok doğayı merak eden çocuklar zıplayan bir çekirge, su birikintisi, tırmanacakları bir ağaç bile eğlencenin odağı olabilir.

Temiz havada vakit geçirmek çocukların beyinlerine kullanmasına, duygularını ifade etmesine ve algılarının gelişmesine yardımcı oluyor. En önemlisi de onların rahatlamasını sağlamasıdır.
Doğa ile iletişim halinde olan çocuklarda stres faktörünün daha az olduğu görülüyor.
Çocuklarınız huysuz ya da yaramaz olarak suçlamadan önce onları ne kadar dışarı çıkardığınızı düşünün. Bunun sebebi belki de ayaklarının toprağa değmemesi ya da enerjilerinin patlayamamış olmasıdır. Yapılan araştırmalarda, parkta 20 dakikalık bir yürüyüşün hiper aktive bozukluğunun giderilmesinde etkili olduğunu gösteriyor.


Büşra Güler, Parents Dergisi, Temmuz 2010

Öfkenin Kontrolü

Öfkeyi doğru ifade etme becerisini kazanmaya öfke kontrolü denir. Öfke yönetimi tekniklerinin amacı kızgınlığın ve öfkenin yol açtığı duygusal ve bedensel tepkileri azaltabilmektir. Siz de kızgınlığa yol açan insanları, olayları yok edemezsiniz; onlardan kaçınamazsınız onları değiştiremezsiniz.

Yapılacak tek şey; bu insanlar ya da olaylar karşısında gösterdiğiniz içsel, dışsal tepkilerinizi kontrol edebilmek, yapıcı bir şekilde yönetmektir. En önemlisi, öfkenizi neyin başlattığını bulmak ve kendinizi öfkeyle kaybetmeden bu nedenlerle başa çıkabilme yollarını öğrenmektir.
Bir volkan olduğunuzu düşünün, öfkelendikçe de lavlarınızın yukarıya doğru yükseldiğini hayal edin, belki bir süre sonra yükselen lavlar patlama yapacaktır. İşte bu kontrolün kaybedildiği andır. Patlamadan önce yapılması gereken en önemli şey:

-          Düşünceleri değiştirme: eyvah her şey mahvoldu” yerine “dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek” diyebilmektir.


Prof. Dr. Bengi Semerci’ye teşekkür ederim. Parents Dergisi, Temmuz 2010

11 Aylık Bebek!


Her gün ayrı bir patik giyiyor ama ayakları yere hiç basmıyordu…

Evet 11 aylık yavru, bakıcısı tarafından ayakları yere bastırılmıyor. Lüks bir sitede oldukça varlıklı bir ailenin çocuğu. Kısa süreli bir kursta yetişmiş bir bakıcının elinde bu çocuk… Bakıcı her gün sitenin güzel bahçesine pusetiyle çıkarıyor. Pusetin üstünü kalın bir örtüyle kapatıp çocuğu 2 saat kadar uyutuyor. Bu sırada kendisi de gazete okuyor, çayını kahvesini içiyor, telefonla konuşuyor, etraftaki bakıcılarla sohbet ediyor. Ne uyku evvelinde ne de uyandıktan sonra çocuğu bahçede oynatmıyor, çocuk hiç pusetin içinden çıkmıyor. Oysa çok hareketli, dışa dönük ve cici bir bebek…

Bebeğin annesi çalışmıyor, hiçbir gün görmedim çocuğu kucağına aldığını, sinesine dayadığını. Bebek sevgisiz, cahil bir bakıcının elinde büyüyor. Bir daire kendilerini oturuyor 2. Daireyi de çocuğa oyun yeri yapmışlar oysa…  huzur mu verir bu büyüklük myoksa sıcacık bir sarılmamı doyumsuz olur o bollukta..


Lütfen ebeveynler çocuklarını böyle sevgisiz büyüteceklerse, çocuk sahibi olmasınlar. Sevgisiz büyüyen çocuklar ileride anne ve babalarına saygı ve sevgi gösteremezler. Toplumda da saygısız, sevgisiz nesiller yetişir.

Ayşe Zahide Üçışık Arabacıoğlu

Hangisi Bilgi, Hangisi Dedikodu?

Bilgi: söylenti ve dedikodudan, 
kanıt yoluyla ayrılır. 

Hakkında kanıt olmayan bilgi, bilgi değildir. Dolayısıyla da bilgi muamelesi görmemelidir.
Söylenti; bilgi ya da dedikodu olabilecek enformasyondur. Onu bilgi sınıfına sokabilecek bir kanıt yoksa hiçbir şekilde, söylentileri kamuoyuna yaymamak gerekir. Çünkü gerek bilgi gerekse dedikodu gibi söylentide kamu belleğinde “özellikle de bizim toplumumuzda” kalıcı izler bırakır. Söylenti yoluyla iz bırakma en adi insan hakları ihlalidir.

Dedikodu; ise insanlık tarihi kadar eski bir yüz karasıdır. Ve hiçbir şekilde bu süreçte yer almamalıdır. Yer verilirse en çok suçluya yarar, ayrıca da suçsuz insanları isyana iter. Kamuoyunun en önemli özgürlüğü; bilgilenme özgürlüğüdür. Ve bu özgürlüğün en büyük iki düşmanı “ kanıtlanmış söylenti” ve “dedikodu” dur.


Tınaz Titiz, İnsan Ne Yerse Odur, İnkılap Kitabevi, 1997

PENDNAME'DEN... (Öğüd kitabı)

Kurtuluş Sebeplerine Dair
Kardeşim: kurtulmuşlardan olmak istiyorsan 3 şeyden yüz çevirme! Önce Allahın kazasını görmek, sonra ona can ve gönülden razı olmak gerek. Üçüncüsü nedir bilir misin? Cefadan uzak kalmak, bu bahtiyarlığa her kim erişirse safa ehli olur. İrfan, akıl ve idrak sahibi, hak yolundan başka hiçbir yerde cömertlik göstermez. Riya ile bulaşmış olan bir sadaka nasıl Allah katında makbul olabilir? Amelin altın gibi sâf olmazsa bil ki sarraf, kalp akçeye değer vermez. Dünya’da servet ve iktidar sahibi olursan nefsini arzulardan uzak tut. 

Doğruluk ve Emanet!
Dört şey hakkın kerametlerindendir:
Madem ki benden ders alıyorsun, iyi öğren.
Birincisi sözlerinde doğruluk, ikincisi emaneti korumaktır. Bunu iyi anla. Sonra; cömertlik Allah’ın kerametlerindendir. Gözünü kötü şeylerden sakınmayı da Allah’ın bir lûtfu bil, elinden geldikçe madrabaz ve muhtekirlerden kaç. Çünkü onlar Allah düşmanlarıdır.
Allah bu dört meziyeti kime vermişse O, kötülüklerden sakınan müminlerden olur. Halk yanında senin sırlarını açıklayan cahil ahmakla yoldaşlık etme. Hele vergi ve zekâta mâni olanlarla, namazını gafletle kılanlara yaklaşma. Böyle kimselerden daima sakın ki cihanda çok ızdırap çekmeyesin.

Şükür Bahsi
Dört şey; dört şeyle tamam olur.
Ey çocuk bunu dinlerken hatırında tut. Kişinin ilmî akliyle olgunlaşır. Niyet de fiil ve amelle güzelleşir. Dinin, kötülüklerden sakınmakla kemal bulur. Nimetin de şükür ile bollaşır. Kulun olgunluğu dinde görünür. Sanatı züht, âdeti ibadet olur. İlim, aklın erginliğinden doğar. Senin amelsiz niyetine de kimse bakmaz. Şükür, nimete büyük kemâl verir, gafilleri yola getirir. Şükretmemek, nimetin elden gitmesine sebep olur. Şükredenlerin kazancı da nimet bolluğudur. Akılsız kişi, ilimden bir fayda elde edemez. Akılsızlar yanında oturmak gerekmez.
Ey oğul.
Ey oğul: akılsız ilim ziyandır. İlim bir kuş ise akıl onun  kanadıdır. İlim sahibi olup ta amel etmeyen, akıl yolundan uzaklaşmış olur.

Feridüddin Attar, PENDNAME Şark İslam Klasikleri, MEGSB Yayınları, 1988

(PENDNAME: Öğüd kitabı, Nişaburlu mutasavvıf Mehmet Feridüddin-i Attar’dan çeviren: Nuri Gençosman)