(Gazete
kupürlerinden biriktirdiğim ve bu bölümde sunduğum yazıların maalesef yazar
adlarına ulaşamadığım için size aktaramamaktayım.)
Mecburiyetlerin
iç sıkıntıları ve yalancı özgürlüklerin sarhoşlukları… Bitmez tükenmez
eziklikler ve önü alınamaz kibir gösterileri… Sevinemeyince hasede,
sevilmeyince öfkeye kapılmalar… İş, güç; işsizlik, güçsüzlük… sonra da “yaşam
sevinci” denilen şeyin azlığından yakınıyoruz. Bu yaşama o kadar sevinç çok
bile!
***
İlişkiler…
Ya bize birbirimize bağlamayan bağlar, ya da bağlılık yerine bizi içten içe
kemiren bağımlılıklar!
***
Artık
kariyer kavgasından daha heyecanlı, daha arzu dolu bir şey yok! O yüzden kimse
ilişkisinde arıza çıksın istemiyor. Ya da ilişkiyle arıza git gide
özdeşleşiyor.
***
Güvenlik
arayışı, güvenlik duygusu… bunlar bir esaretin adıdır: Birey güvenlik
ihtiyacına çare aramaya başladığından beri sevmek, yüksek risk, sevilmek
sigorta anlamına geliyor.
***
“Kendini
sevemeyen başkasını da sevemezmiş”, öyle diyorlar. İyi, güzel! Fakat ne zaman
kendini sevmek lafını etseler, “kendini yere göğe koyamamaktan” veya “sürekli
kendiyle meşgul olmak” tan bahsettiklerini fark ediyorum. Böyle mi sevecekler
başkalarını?
***
Twitter
ortaya döktü ki, gençliğimde pek sık tanık olduğum ve kimi zaman anaforunda
boğulduğum entelektüel cemaatleşme hevesleri meğerse hiç son bulmamış, bugün de
tam gaz devam ediyor! “Sen bizdensin, o onlardan” mesajları, “yalnız kalma,
bize katıl” numaraları devam ediyor. Bir cemaate katılan “ düşünme”yi bile terk
ediyor. Zizek, Badio, Negri, Lacan, Gadamer, Benjamin…Bütün bunlar artık
bir düşünceye gönderme yapmaktan çok
cemaat şifresi işlemi görüyor! Vah vah!
***
Daha önce de
yazmış mıydım… Telefonda bir soru: “Abi hayırdır, sesin soluğun çıkmıyor;
inziva mı?” Cevap: “Hayır! İnziva değil belki ama içimde bir intifada!”
***
Merhamet ve adaletin modern çağlardaki kaderi ortak: terk
edilmek… merhamet, fikir olarak ilahiyatçılara, eylem olarak yardım
kuruluşlarına terk edilmiş. Adalet, gündelik hayattan ve sşyasetten tümüyle
koparılıp hukukçulara ve hukuka bırakılmış.
***
Merhamet,
“acımak” değildir; yakın olmak, adil olmak ve elbette ki muhabbettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder