Yunus
Emre’den
(Ahmet Kabaklı, Yunus Emre, Türk Edebiyatı Vakfı Edebi Eserler Dizisi,
5. Baskı, 1983)
Ey Dost Aşkın Denizinde
Ey dost, aşkın denize girem gark olam yürüyem
İki cihan meydân ola, devrânın sürem yürüyem
Bülbül olubanı ötem, gönül olam canlar ütem
Başımı elimde tutam, yoluna verem yürüyem
Bülbül olubanı ötem, hey nice gönüller güdem
Yüzüm aşk ile dembedem, toprağa sürem yürüyem
Şükür, gördüm didarını, içtim yârin visalini
Bu benlik senlik şarını, terkin uruban
yürüyem
Yunustur aşk âvaresi, biçareler biçaresi
Sendedir derdin çaresi, dermanın soram
yürüyem.
….
Yalan Dünyasın
Bilirim seni, yalan dünyasın
Evliyaları olan Dünyasın
Kaçan kurtulsa kuş kurtulaydı
Şahin kanadın kıran dünyasın.
Sevdiğim aldın, beni ağlattın
Dönüp yüzüme gülen Dünyasın.
Süleyman tahtın, vîran kıldın
masumlar boynuna buran Dünyasın.
…
Selam olsun
Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selâm olsun
Bizim için hayır duâ
Kılanlara selâm olsun
Ecel büke belimizi
Söyletmeye dilimizi
Hasta iken hâlimizi
Soranlara selâm olsun
Tenim ortada açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizi bir âsân vechiyle
Yuyanlara selâm olsun
Selâ verile kastımıza
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selâm olsun.
Derviş Yunus söyler sözü
Yaş dolmuştur iki gözü
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere selâm olsun.
…...................................................
Vasfı hale
Can ellerinden gelmişem, fâni mekânı
neylerem
Ol mülke meylim salmışam, ben bu
cihânı neylerem
Dünyaya geldim gitmeye, ilm ile
hilm yetmeye
Âşık ile ensir itmeye, ben ayn
ve anı neylerem
Devir zamandan toymuşam, gün ve
fesadı koymuşam
Daralamanı duymuşam, bu secin
canı neylerem
Hep itibarı etmişem, âşıklığa el
katmışam
Ben nefsi dosta tatmışam, bu
düşmanı neylerem.
Âşık şerabın içmişem, dil gülşenine
göçmüşem
Ben varlığımdan geçmişem, nam ve
nişanı neylerem
Aşkı tabibim kılmışam, derdinde
derman bulmuşam
Ben lübb-i hikmet bilmişem
Yunanıyanı neylerem
Enfas-ı aşkı dârikim, mal-u
menâlı târikim
Genç nihâni malikim, nakd-ı revanı neylerem
Taht-ı tevekkül bulmuşam, mülk-i kanaat almışam
Mahfice sultan olmuşam, cah-ı ayanı neylerem.
Genç nihâni malikim, nakd-ı revanı neylerem
Taht-ı tevekkül bulmuşam, mülk-i kanaat almışam
Mahfice sultan olmuşam, cah-ı ayanı neylerem.
Her ne gelirse yahşidir, zira o
dostun bahşidir
Çün cümle onun işidir, ben bed
gümânı neylerim.
Olmuş onunla kalmışam ayn hayata
dalmışam
Kendim bilip kam almışam ve hem
ve hayali neylerem
Gerçi zemân devran ile, pîr etdi
cismim şân ile,
Gönlüm civândır can ile, pir-ü civânı neylerim.
Gönlüm civândır can ile, pir-ü civânı neylerim.
Ten beslemekten sapmışam gönlüm
sarayın yapmışam
Hurşidim anda tapmışam ben
ihtirani neylerem
Yâri bana bes görmüşem ağyarı dilden
sürmüşem
Ünsile tenhâ durmuşum, ben ins-ü
cânı neylerim.
Dilden dile bin tercüman var iken
ne söyler bu lisan
Çün cânü dildir hem zeban nutku
beyanı neylerem
Hakkı cemi-i halkdan müstağniyem
billahi ben
Hallâk-ı âlem var iken, halk-ı
zemânı neylerem?
İbrahim
Hakkı Hazretleri 1703-1780
Mehlika Sultan
Mehlika Sultan’a
âşık yedi genç
Gece şehrin
kapısından çıktı;
Mehlika
Sultan’a âşık yedi genç
Kara sevdâlı
birer âşıktı.
Bir hayalet
gibi dünyâ güzeli
Girdiğinden
beri rü’yâlarına;
Hepsi meshûr,
o muammâ güzeli
Gittiler görmeye
Kaf dağlarına.
Hepsi,
sırtında abâ, günlerce
Gittiler
içleri hicranla dolu;
Her günün ufkunu
sardıkça gece
Dediler: “Belki
son akşamdır bu.”
Bu emel
gurbetinin yoktur ucu;
Dâima yollar
uzar, kalb üzülür;
Ömrü oldukça
yürür her yolcu,
Varmadan
menzile bir yerde ölür.
Mehlika’nın
kara sevdâlıları
Vardılar
çıkrığı yok bir kuyuya,
Mehlika’nın
kara sevdâlıları
Baktılar
korkulu gözlerle suya.
Gördüler: “Aynada
bir gizli cihan..
Ufku
çepçevre ölüm servileri…”
Sandılar
doğdu içinden bir an
O, uzun
gözlü, o uzun saçlı peri.
Bu hazin
yolcuların en küçüğü
Bir zaman
baktı o virân kuyuya.
Ve neden sonra
gümüş bir yüzüğü
Parmağından
sıyırıp attı suya.
Su çekilmiş
gibi, rü’yâ oldu!.
Erdiler yolculuğun son demine;
Bir hayal âlemi
peydâ oldu.
Göçtüler hep
hayâl âlemine.
Mehlika
Sultan’a âşık yedi genç,
Seneler
geçti, henüz gelmediler;
Mehlika
Sultan’a âşık yedi genç,
Oradan
gelemeyecekmiş dediler!..
Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, 1988
O TARAF
Gördüm ölüm
diyârını rü’yâda bir gece
Sessizlik
ortasında gezindim kederlice.
Durmuş saat
gibiydi durup geçemeyen zaman.
Donmuş sükût
içinde güneş görmeyen cihan.
Hâkimdi
yerde ufka kadar uhrevî vakar;
Bir çeşme
vardı her tarafından ziyâ akar;
Geçtikçe
bembeyaz gezinenler üçer beşer;
Bildim ki âhiret
denilen yerdedir beşer.
Baktım
hüzünle her birinin benzi sapsarı.
Sevdim ki
gövdesizdi, hayâliydi boyları.
Bir başka
semte doğru dönerken bu gezmeden
Bir tas ziyâ
alıp içiyorlar o çeşmeden;
Allâha
şükredip duruyorlar ve kol kola,
Sessiz,
yavaş yavaş dalıyorlardı bir yola.
Naklettiğim
gibiydi bu rü’yâda gördüğüm.
Rü’yâ bu.
yoksa başka bir âlem midir ölüm?
Güzel Çocuk
Başaklardan kundağın
Bağ bahçe solun
sağın
Yıldızlar oyuncağın
Ağlama güzel çocuk
Anan orak biçiyor
Urban yama yama
Gönül koyma akşama
Mavili bir nişan mı?
Nazarlarda derman mı
Göklerden armağan mı
Başındaki şu boncuk
Rüzgâr silsin yaşını
Rabbim sevsin başını
Babanı kardeşini
Sakarya ufkuna sor
Ağlama güzel çocuk
Anan orak biçiyor
Oğlusun bir askerin
Ağlama derin derin
Başak tutan ellerin
Bir gün albayrak
tutar.
Anonim
Bu şiiri annem baştan sona ezbere okurdu ,Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun
YanıtlaSilBen selma Yolcu ,Annem Lütfiye Toktaş
YanıtlaSil