Bu fotoğraf; blogtaki tüm fotoların da olduğu gibi, "temsili" fotoğraftır. Blogta kişisel hiç bir fotoğraf kullanılmamaktadır. |
Üç yaşındaki küçük torunum Sûde ile toprakla uğraştık
bugün...
Sûde elmasını yedikten sonra, elmanın çekirdeklerini çıkarıp, bir
kalem yardımıyla toprağı kazdı, çekirdekleri ekti. Toprağı kapayıp suladı, bu
yaptığı işe pek ama pek çok sevindi.
Bunun devamını getireceğimizi, yarın da diğer meyve çekirdeklerini bahçeye ekeceğimizi söyledim. Bu sayede ben de toprakla uğraşıyorum, Sûde de toprağı keşfetmiş oluyor. Öğrete biliyorsam toprağı ve sevdire biliyorsam, ne saadet benim için!
Bunun devamını getireceğimizi, yarın da diğer meyve çekirdeklerini bahçeye ekeceğimizi söyledim. Bu sayede ben de toprakla uğraşıyorum, Sûde de toprağı keşfetmiş oluyor. Öğrete biliyorsam toprağı ve sevdire biliyorsam, ne saadet benim için!
Biz millet olarak toprağı bahçeyi unuttuk, unutturulduk.
Çocuklarımız betonlar içinde büyüyor. Rant uğruna yetişmiş ağaçları kestik, toprağa
betonlar diktik. 50 katlı siteler yaptık. Bunlarla öğündük. Gazetelere çarşaf
çarşaf satış ilanları verdik.
Nedir bu zevksizlik, çirkinlik. Hiç mi gelecek
nesilleri düşünmüyoruz. Her şey rant mı? Nerede bunlara ruhsat veren
Belediyeler, Mimarlar, Üniversiteler?
Köylere bile apartman yaptık.
Bitirdik toprağı, yazık,
yazık! Yağmur az, kar yok neredeyse!
Hey hat geçti geçti artık!
O ağaçları diken ecdadın
kemikleri sızlıyordur. Onları rahmetle yad ediyorum.
Bu ağaçları sökenleri, bu
yüksek binaları yapanları, yaptıranları gelecek nesil ne ile anacak?
Ağaç dikenlere rahmet dilerken, ağaç sökenlere ne diyeyim
bilemedim. Şu anda oturduğum bahçede otopark uğruna bir çok ağacın kökleri
zedelenmiş. Bunlar asırlık eski ağaçlardı. Bu binayı yapan mimar bilmiyor
muydu? Yeter biraz saygılı olalım!
Çocuklarımıza dokunacakları topraklar ve
sarılacakları ağaçlar bırakalım…
(Zahide Üçışık Arabacıoğlu, 17.4.2014-Perşembe)